Elektriğin Tarihi

Elektriğin tarihi için giriş yapmak gerekirse, konuya M.Ö. 2750 yılının Antik Mısır dönemine gitmek gerekiyor. Bu devirde yazılmış olan bir yazıda elektrikli yılan balıkları için “Nil’in Fırtınası” ifadesinin kullanıldığı biliniyor. Elektriğin varlığından bihaber olunmasına karşın elektrikli yılan balığının şok etkisi tecrübe edilmişti.

Antik çağlarda kehribar parçalarının kedi tüylerine sürtüldüğünde, bazı hafif nesneleri çekebildiği de biliniyordu. M.Ö. 600’lü yıllarda Miletli Thales, durağan elektrikle ilgili bir takım incelemeler gerçekleştirdi. Magnet gibi maddelerin aksine, kehribarın oluşturduğu sürtünmeden dolayı çekme kuvvetinin olduğunu düşünüyordu.

Miletli Thales

Sonrasında elektriğin ışık ile olan ilişkisi hakkında en sağlıklı yaklaşım Müslüman Araplar bilimcilerden geldiği görülüyor. 15. yüzyılın öncesinde Müslüman Araplar bilimciler ‘ışın’ için ‘ray’ ifadesini kullanmıştır.

1600 yılında yayınlanan William Gilbert’ın ‘De Magnete’ adlı eserinde, Latincede ‘kehribar’ anlamına gelen (elektron) electrum kelimesinden türetilen ve sürtülünce küçük objeleri çekme özelliğini açıklayan ‘electricus’ kelimesi kullanıldı. Tarih 1646’ya geldiğinde ise Thomas Browne’un ‘Pesudoxia Epidemica’ adlı eseri, benzer kelimeleri baz alarak ilk defa İngilizcedeki ‘electricity’ kelimesini kullandı.

18. yüzyıla geldiğimizde Benjamin Franklin, Haziran 1752 tarihinde fırtınalı bir günde uçurtma ipine bağladığı metal bir anahtarla yaptığı deneyde uçurtmaya yıldırım düşeceğini öne sürdü. Anahtardan eline zıplayan kıvılcımlardan yıldırımın da elektriksel bir doğa olayı olduğunu kanıtladı. Ayrıca elektriğin hem pozitif (+) hem negatif (-) yükler içerdiğini de kanıtlamış oldu.

Uçurtma Deneyi

1771’te Luigi Galvani, gerçekleştirmiş olduğu biyoelektrik keşfini duyurdu. Galvani elektriğin sinir hücreleriyle kaslara sinyaller yolladığını kanıtladı. 1800’lerde de Alessandro Volta’nın Voltaik piliyle yaptığı deneyle, devamlı elektrik akımı sağlayan ilk batarya keşfedildi.

Voltaik Pil

1819-1820’lere gelindiğinde elektromanyetizmanın keşfi, Andre Marie Ampere ve Hans Christian Ørsted tarafından ortaya kondu. 1821 yılında Michael Faraday elektrik motorunu icat etti. Georg Ohm ise matematiksel olarak elektriksel devreleri açıkladığında tarih 1827’ydi.

19. yüzyılda daha önce hiç yaşanmamış bir sıçrama gerçekleşti. Yüzyılın sonlarına doğru özellikle elektrik mühendisliğinin en büyük keşifleri Alexander Graham Bell, Thomas Edison, Oliver Heaviside, Lord Kelvin, Sir Charles Parsons, Ernst Werner von Siemens, Joseph Swan ve Nikola Tesla gibi deha isimlerden geldi. Elektrik bilimi modern hayata uygulandı ve böylece 2. Endüstri Devrimi tetiklenmiş oldu.

1887 yılında Alman Fizikçi Heinrich Hertz ise elektrotların ultraviyole ışınlar ile üretilen elektrik kıvılcımlarıyla daha kolay aydınlatıldığını ortaya koydu. 1905’te Teorik Fizikçi Albert Einstein, elektriğin kuantlar halinde küçük paketler şeklinde taşındığını açıkladığı bir takım deneysel verilerini yayınladı. Bu gelişme kuantum devriminin ilk adımıydı. Öte yandan 1921 yılında Einstein, ‘Fotoelektrik Yasası’ keşfiyle, Nobel Ödülü’nü almaya hak kazandı. Güneş panellerinden elektrik üretimi, bu keşfe çok şey borçlu.

Albert Einstein

Yıl 1947’ye geldiğinde çığır açan bir gelişme yaşandı. Elektronik devrelerin can damarı diyebileceğimiz transistörler, Bell araştırma laboratuvarlarında William Shockley, John Bardeen ve Walter Brattain’den oluşan bir ekip tarafından icat edildi.